Dünya üstünde birçok insan kahveyi santral sinir sistemi üstündeki uyarıcı tesiri sebebiyle zinde kalmak için tüketiyor. Kahvenin içerisindeki kafein maddesi, kahve, kola, çikolata, enerji içecekleri, çay ve birtakım ilaçları da içeren 60 civarı madde arasında bulunur. Günde 2-3 fincan kahve içenlerde karaciğer enzimleri olan AST, ALT, GGT düzeylerinin gerilediği, karaciğerdeki sertleşmenin düzeldiği, karaciğerde siroz ve kanser gibi ortaya çıkma riskinin azaldığı hatta kahvenin metabolik sendrom ve diyabet üstüne de iyi etkilerinin olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. Kahvenin karaciğer koruyucu tesirinin altında yatan temel mekanizmalar arasında; kahvenin antioksidan özelliği, karaciğerde detoks görevi gören enzimleri uyarması, karaciğer sertleşmesine neden olan birtakım zararlı faktörleri azaltmasını sayabilir. Kahvenin içerisindeki kafein karaciğerdeki sertleşme üzerine olumlu etkilere sahiptir. Ayrıca kahve içeriğindeki kafein fizyolojik performansımızı artırmaya destek olur.
Kahvenin arasında onlarca bileşen bulunmaktadır. Bunlardan kahvenin yararlı tesirleri üstünde odaklanılmış olanları kafein, kafestol ve kahveol, klorojenik asittir. Ayrıca bunlara kahvenin arasında riboflavin , pantotenik asit, niasin, tiamin, folat, K vitamini, tokoferol ve B6 şeklinde vitaminler ile çinko, potasyum, manganez, magnezyum şeklinde mineraller de bulunmaktadır. Klorojenik asit antioksidan etkiye sahiptir. Antioksidan etkinin altında karaciğerde glutation düzeylerinin artışı önemli bir rol oynar. Aynı zamanda glukoz intoleransını da düzeltirler. Klorojenik asidin antiinflamatuar hususiyet taşıması da avantajlarından bir tanesidir. Bunun haricinde klorojenik asidin bununla beraber sinir hücresi ölümüne karşı koruyucu etkisi vardır. Bu nedenlerle günlük 2-3 fincan kahve tüketiminin Parkinson ve Alzheimer hastalığına karşı etken olabileceği düşünülmektedir.